Yanlış Zaman, Mekan, İnsan… Daisy…

Muhteşem, muhteşem, muhteşem…

Kesinlikle ilk 10, ya da 20 listesi yapsam üst sıralarda yer alacak bir filmdi. Konusu, çekim şekli, konunun işlenmesi… Tek kelimeyle bayıldım… Tekrar tekrar seyrettim. Çevremdeki herkese önerdim. Önerirken nasıl bir film, konusu ne diye soranlara “yanlış zamanda yanlış kişiyle karşılaşıp onu doğru kişi sanmak” dedim… Sanırım filmin özet cümlesi de bu olsa gerek.


Çok fazla ikili konuşmaların olmadığı, daha ziyade iç konuşmalarla geçen bir film. Filmin başlarında kimin kim olduğunu, filmin konusunu anladığın ama yinede başından kalkamadığın bir film…

2 adam ve bir kadın arasında geçen, aşkın sadece kişilere değil onun için yapılanlara ve yaşanılanlara olabileceğini anlatan bir film.

Esas kız rolünde Jun Ji Hyun’u seyrediyoruz. Resim yapmayı çok seven, 24 yaşında ve henüz kimseyle çıkmadığı için büyükbabası tarafından antika olarak nitelendiriliyor.

Esas adamlarımızdan ilki, Jung Woo Sung. Siyah laleler hayatı için çok önemli bir sembol. Kendisi kiralık katil; ancak yaptığı iş kötü olan herkesin kötü olmadığını gösterircesine mükemmel bir aşık…

Esas adamlarımızdan diğeri, Lee Sung Jae. İyi adam rolünde bu filmde, polis, interpol’den. Esas kızla karşılaştıktan sonra kendisine olan ilgisini fark eder. Olaylar bundan sonra karışır aslında.

Her şey kızın resim yapmak için papatya tarlasına gitmesiyle başlar. Papatya tarlasına gitmek için derenin üstünde bulunan bir kütükten geçer. Burdan geçerken suya düşer ve artık bu yolu kullanmaz. Daha sonra burdan geçerken bir köprü yapıldığını fark eder.

İlk başta köprünün ne için yapıldığını anlamaz, ancak daha sonra kendi için yapıldığını düşünmeye başlar. Teşekkür etmek için yaptığı tablolardan birini köprüye bırakır. Ertesi gün tablo biri tarafından alınmıştır, köprüyü yapan kişi tarafından..

O günden sonra her gün papatyalar gelmeye başlar. Her gün, 4.15’te.. Kimin bıraktığı belli olmadan. Ta ki bir gün elinde papatyalarla birisi resim çizdirmeye gelene kadar.

Gelen kim, niye orda, sonuçları ne olacak.. Birini görmeden sadece yaptıklarına aşık olabilir misin? Sonrasında tüm bu şeyleri yapanın kim olduğunu öğrendiğinde kayıtsız şartsız kabullenebilir misin?!

Bahsetmeden geçemeyeceğim bir sahne. Hediyesi şeker kaşığı.. Nasıl dikkatli, ne kadar çok seviyor, illa ki bir beklenti içinde olmadan, sadece onun mutlu olmasını isteyerek.. Evet, evet bu kadarı sadece filmlerde olur, kesinlikle… Ama yine de bu filmi mutlaka seyredin..

Üzgünüm,

İlk başta, bu sevgi dolu genç kıza yardım etmek istedim.

Bir köprü inşa ettim..,

…ve sen bana resmini verdin.

Ben papatyalar göndermeye başladım.

Ama inşa ettiğim köprü, senle ben arasındaki bir köprüye dönüştü.

Daha sonra, o gittikten sonra çok üzüldüğünü gördüm.

Bu yüzden ortaya çıktım.

Şimdi sana kalbini geri vereceğim…